ANA SAYFA    GEZİ YORUM                      
                       GEZİ YORUM
                    

                                                   

BİSİKLETİMLE BEYŞEHİR’E 180 KM.


                 Geçtiğimiz yıl 2010 Temmuz ayının başları idi. Bölgemde olmakta olan Yenişarbademli şöleni ve Beyşehir göl festivali bir biri arkasına olunca Yenişarbademli şöleni takipten geldiğim günün sabahı haberini yapmadan diğeri içinde yola çıkamazdım. Öylede yaptım ilk önce gittiğim şölenin haberini yaptım. Saat o arada baya ilerlemiş öğle saatleri olmuş idi.
               Yaşadığım yer ulaşım bakımından sıkıntılı bir yer olunca Beyşehir göl festivalini takip için ve festivale katılacak sanatçı arkadaşımı görmek içindebir şekilde yola koyulmam gerektiğini bilmekte idim. Orada buluşacak olduğumuz bir arkadaşım ile telefonda görüştüğümüzde gelip gelmeyeceğimi sormuş bende biraz sonra yola çıkacağım diye cevap verince ne ile sorusunu sormadan edemedi. Bana bu konuda eşlik ede bilecek bisikletim ile yola çıkacağımı belirtince önce şaka yaptığımı sanmış gülmüştü. Sonrada gerçekten o yolu bisiklet ile kat edeceğimi anlayınca yol boyunca fotoğraflar çek klip yaparız demişti.
Saat 13 sıralarında yola çıkmıştım. Yolumun üzerinde olan halalarımın köyü olan Çelteği ziyaret ettim ve halamlarda bir soluklandım onlarda benim o yolu nasıl kat edeceğimi endişe ile karşıladılar. Oradan ayrıldığımda beni en zorlayan yer Fele beli oldu. Yokuş yukarı bir yola sahip olunca zaman zaman bisikletimden inmek zorunda kaldım ve bu sefer bisikletim bana binmekte idi. Fele pınarı kenarındaki tarihi eşyalar satmakta olan yere girdiğim anda adeta büyülenmiş gibiydim. Eski eşyalar beni adeta tarihin tozlu yollarında bir gezintiye çıkarmıştı. Fakat dükkan sahibinin babamı tanıyor olması beni dahada bir şaşırtmıştı. Kreli kasabasına ulaştığımda enerjimi tazelemek için yiyecek ve içecek bir şeyler almam gerektiğini anladım ve alışverişimi yaptım.
             Yol boyunca beni yabancı turist sanıp İngilizce merhaba diyenler kah el sallayanlar olmakta idi. Fakat bir türlü trafikte bir bisikletliye tahammül edemeyen şoförlerimiz olmakta yolu terk etmemi istemekteler idi. Yol boyunca sohbet ettiğim insanlar benim neci ve nere gittiğimi merak etmekte idiler. Gazeteci olduğumu anlatınca şaşkınca bakıyorlardı. Sanırım onlar gazeteci bisiklete mi biner halkın arasına mı iner diye düşünüyorlardı. Gün nerede ise batarken Beyşehire ulaştım.
On iki Temmuz ikindi sıralarında sanatçı arkadaşım Zeynep İlhan , Saz arkadaşları, Şair abim Anamalsı Mehmet ve beraberimizdeki bir çok kişi Eşref oğlu derneği başkanı Mevlüt Öncelin misafiri olarak önce göl kıyısına yakın bir yerlerde yemeğimizi yedik. Daha sonara ekip yat turu için yat ile Beyşehir gölüne açıldık. Kısa bir gezintinin ardından festivalin açılışına yetiştik.
             Festivali birkaç gün takip edebildiğim kadar takip ettikten sonra Beyşehir’in tarihi yerlerini gezebildiğim kadarı ile gezdikten sonra geri dönme kararı aldığımda bisikletimin tekerinin havasının azalmış olduğunu gördüm. Saatlerce Beyşehir’in içinde tekeri şişirebilecek pompa satın almak için koşturdum. Sabahın erken saati olunca da açık yer bulamıyordum. Bulduğum pompa kocaman bir şeydi satıcı hacı dayıdan rica ettim ise bir sefer şişirelim diye ikna edemedim. Tam umudumu kesmişken bir bisikletçiden bahsettiler oranın yolunu tuttum.
          Tarif edilen yerde Emre bisiklete isminde bir yer vardı. Ufacık bir yer dışarıdaki afişte motor tamiri yapılmaz yazıyordu. Yani Nasrettin Hocanın İli Konyalılar ya Nasrettin Hocadan esinlenmişler espiri yapmak için afiş bastırmışlar. Bisiklet tamirhanesinin sahibi Mustafa Yıldırım’a Gazeteci olduğumu ve paramın kalmadığını anlattım. Bisikletime uygun fiyattan bir pompa almam gerektiğini yada tekeri şişirmem gerektiğini anlatınca benim bisikleti içeri götürdü ve tamir için askıya taktı. Ben kendisine bana daha fazla masraf çıkarmayın dedikçe sen karışma demekteydi. Eskimiş olan fren tellerini değiştirdi. Ters takılı olan fren düzeneğini düzeltti. Tekerlerin akortlarına bir göz attı daha sonrada lazım olur bak deyip ufak bir pompayı da satın almamı hepsine uygun bir fiyat yapacağını söyledi ve dediği gibi de yaptık.
             Yanıma anaca enerji içeceğinden başka bir şey almadan yola koyulmuştum Kreli kasabasına gelinceye kadar kurt gibi acıktığımı anladım. Kasabada yol kıyısındaki lokantada tavuk ızgara ile karnımı doyurdum. Kasabadan bir marketten içecek bir şeyler alarak yoluma koyuldum. Öylen sonuna doğru

21 Nisan 2011

                    

PINAR GÖZÜ

       On sekiz Ağustos 2007' Bir gün öncesi yanıma gelen arkadaşım yarın pikniğe gidelim dedi. Nere gidelim diye düşünür iken pınar gözüne gitmeye karar verdik. Ertesi gün sabah erkenden kalktık yiyip içeceğimizi hazırladık. Arazi aracımıza (patpat) malzememizi yükledik ve Yenişarbademli yoluna koyulduk. Yenişarbademli yolu üzerinde Cennette (Doğru sulak) mola verdik. Hala kendimize acaba cennete mi yoksa pınar gözüne mi gitsek diye sorar iken bir anda kesin kararımızı verdik ve Yenişarbademli yoluna pınar gözüne gitmek için tekrardan yola koyulduk.

      İlk önce Yenişarbademli de bir markete girdik oradaki satılan yuvarlak ekmeğin tadına diyecek yoktu. Yenişarbademli yi çıkıp oradan Isparta'ya giden yol üzerinden ormana girdiğimizde bizi ilk karşılayan çam ormanının kokusu oldu. Adeta bize hoş geldin partisi verircesine bize sunulan kokuyu ciğerlerimize çekmekte gecikmedik. Kendimizi çam ormanının kokusuna bırakarak ormanın derinliklerine daldık.

     Sonra çam ağaçlarının arasından kıvrıla kıvrıla akan dere köpük köpük cümbüş kurarak bizlere bir seyirlik oyun oynarcasına gösterisini sunmaya devam etti. Toprağın altından her fırsatta sanki sevgiliye kavuşmak istercesine bir acele ile çıkan su kendini dere yatağına atıp Beyşehir gölüne doğru yola koyuluyordu.

     Pınar gözüne ulaştığımızda suyun sesi bizlere doğanın bağrına kadar ulaştığımızı iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Kos kocaman dağın altından fırlayıp çıkan su değme buz dolaplarda soğutulmuştan daha soğuktu. Pınar gözüne o gün ziyarete gelenlerden 3.kafile biz olunca suya yakın en güzel yere oturma fırsatı da bize nasip oldu. Getirdiğimiz malzememizden soğutulması gerekenleri buz gibi akan suyun içine yerleştirdik. Tavuğumuzu ızgaramız yapıp beş yıldızlı bir otelde yenen yemekten daha leziz gelen yemeğimizi yediğimizde doğanın bağrında kendimizi Krallar gibi hissetmemize yetipte artıyordu bile.

      On metre kadar üs tarafımızda Pınar gözünün asıl ağzına vardığımız zaman adeta içeriden çok kuvvetli bir makina ile buz gibi hava üflemesi ayrıca şaşılacak bir durumdu.

      Pikniğimizi bitirip dönmek için yola koyulduğumuzda ayağımızın biri sürekli geri gitmekte ısrarcı davranıyordu. Dönüşte kendimize baktığımızda kendimizde ne sınav stresi ne iş stresi kalmış idi adeta kendimizi yenilenmiş bulduk.

                                                                   ANA SAYFA

© Copyright 2006-20..  
Telif Hakları Yurtta sonhavadis Internet Gazetesinin sahibi Mehmet GARİP'e aittir. KÂR AMACI GÜTMEYEN HABER SİTESİ. Bizden izinsiz başka yerde yayını yasaktır.